Kur'an Mealleri

687|5|18|وَقَالَتِ ٱلْيَهُودُ وَٱلنَّصَٰرَىٰ نَحْنُ أَبْنَٰٓؤُا۟ ٱللَّهِ وَأَحِبَّٰٓؤُهُۥ قُلْ فَلِمَ يُعَذِّبُكُم بِذُنُوبِكُم بَلْ أَنتُم بَشَرٌ مِّمَّنْ خَلَقَ يَغْفِرُ لِمَن يَشَآءُ وَيُعَذِّبُ مَن يَشَآءُ وَلِلَّهِ مُلْكُ ٱلسَّمَٰوَٰتِ وَٱلْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَإِلَيْهِ ٱلْمَصِيرُ
5:18. Ve kâletil yahûdu ven nasârâ nahnu ebnâullâhi ve ehıbbâuh(ehıbbâuhu) kul fe lime yuazzibukum bi zunûbikul bel entum beşerun mimmen halak(halaka) yagfiru limen yeşâu ve yuazzibu men yeşâ(yeşâu) ve lillâhi mulkus semâvâti vel ardı ve mâ beynehumâ ve ileyhil masîr(masîru).

5:18. Yahudiler ve Hristiyanlar, “Bizler Allah’ın oğulları ve O’nun sevgilileriyiz.” dediler. De ki: “O halde suçlarınızdan dolayı, size niçin azap ediyor? Doğrusu, siz de yarattıklarından bir beşersiniz.1 Dilediğini bağışlar, dilediğine2 azap eder. Göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin mülkü Allah’a aittir. Son varış O’nadır.

1- Sıradan, normal bir insan. Her insan gibi, insan olmanın dışında insanüstü hiçbir özelliği olmayan insan. 2- Literal olarak dilediğini: Dilediğini demek; hak edeni, doğru yolu bulma çabasında olanı anlamındadır. Allah, sapkınlığı gerektiren şeyleri yapanı saptırır; doğru yola iletilmeyi gerektiren şeyleri yapanı da doğru yola iletir, demektir. Kimin neyi hak ettiğine kararı Allah verir. Ayetteki “Şâe” sözcüğü, “dilediğini” anlamının yanı sıra, “şey edeni”, “gayret göstereni”, “bir şey yapmak isteyeni” anlamına da gelmektedir.


5:18. And the Jews and the Christians said: "We are God’s sons and His most loved." say: "So why He tortures you because of your crimes? But you are humans from what He created, He forgives to whom He wills/wants, and He tortures who He wills/wants, and to God (are) the skies/space, and the earth/Planet Earth, and what (is) between them (B)’s ownership/kingdom, and to Him (is) the end/destination."