Kur'an Mealleri

325|3|32|قُلْ أَطِيعُوا۟ ٱللَّهَ وَٱلرَّسُولَ فَإِن تَوَلَّوْا۟ فَإِنَّ ٱللَّهَ لَا يُحِبُّ ٱلْكَٰفِرِينَ
3:32. Kul etîûllâhe ver resûl(resûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhibbul kâfirîn(kâfirîne).

3:32. De ki: “Allah’a ve Resul’e itaat edin.”1 Eğer yüz çevirirlerse, kuşkusuz, Allah, Kâfirleri sevmez.

1. İslam dininin “atalar” dinine dönüştürülmesi, büyük oranda “Allah’a ve Resûl’üne itaat” etmeyi buyuran ayetlerdeki Resûl sözcüğüne “sünnete ve hadise itaat etme” anlamı verilerek yapılmıştır. Oysaki Kur’an’da peygamber sözcüğü geçmez. Peygamber, Farsça bir sözcüktür. Kur’an’da Resûl ve Nebi sözcükleri geçmektedir. Kur’an’da Nebi’ye itaat etmeyi buyuran ayet yoktur. Yalnızca Resûl’e itaat vardır. Çünkü Resûl’e itaat etmek demek, bize ilettiği ayetlere itaat etmek demektir. Yani Resûl’e itaat etmek aslında Allah’a itaat etmek demektir. Resûl’e tabi olmak demek, Allah’a yani vahye tabi olmak demektir. “Kur’an, Allah’ın kelamı, Resûl’ün beyanıdır/sözüdür.” Diğer bir ifade ile Resul’ün sözleri “ayettir”, Nebi’nin sözleri ise “hadistir.” Resûl’ün söyledikleri Allah’a aittir. (69:40) Resûl, hatasızdır. Nebi’nin yanıldığı olmuştur. Resûl ilahi koruma altındadır. Resûl’e itiraz etmek, Allah’a itiraz etmektir. Ama Nebi’ye itiraz edilebilir, nitekim sahabe zaman zaman yapmıştır. Allah’a itaatin emredildiği ayetlerde, bir terkip olarak Resûl’e de itaat emredilmektedir. Aslında bu itaat, Resûl’ün şahsına değil, onun söylediklerine itaat ederek, Allah’a itaat anlamına gelmektedir. Yani “Allah ve Resûl’ü” terkibi, iki ayrı şey değil, yalnızca Allah’ın otoritesini ifade eden bir terkiptir. Bu terkipte yer alan “ve” edatı, “atf-ı beyan” ve “atf-ı tefsir” için de kullanılmaktadır. Bu durumda “ve” edatı, kendinden önceki sözcüğü kendinden sonraki sözcük ile açıklar. Bu kurala göre Allah ve Resûl’ü demek, anlam olarak “Allah’a” demektir.


3:32. Say: "Obey God, and the messenger." So if they turned away , so then God does not love/like the disbelievers.