Kur'an Mealleri

282|2|275|ٱلَّذِينَ يَأْكُلُونَ ٱلرِّبَوٰا۟ لَا يَقُومُونَ إِلَّا كَمَا يَقُومُ ٱلَّذِى يَتَخَبَّطُهُ ٱلشَّيْطَٰنُ مِنَ ٱلْمَسِّ ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوٓا۟ إِنَّمَا ٱلْبَيْعُ مِثْلُ ٱلرِّبَوٰا۟ وَأَحَلَّ ٱللَّهُ ٱلْبَيْعَ وَحَرَّمَ ٱلرِّبَوٰا۟ فَمَن جَآءَهُۥ مَوْعِظَةٌ مِّن رَّبِّهِۦ فَٱنتَهَىٰ فَلَهُۥ مَا سَلَفَ وَأَمْرُهُۥٓ إِلَى ٱللَّهِ وَمَنْ عَادَ فَأُو۟لَٰٓئِكَ أَصْحَٰبُ ٱلنَّارِ هُمْ فِيهَا خَٰلِدُونَ
2:275. Ellezîne ye’kulûner ribâ lâ yekûmûne illâ kemâ yekûmullezî yetehabbetuhuş şeytânu minel mess(messi), zâlike bi ennehum kâlû innemal bey’u mislur ribâ, ve ehallallâhul bey’a ve harramer ribâ fe men câehu mev’izatun min rabbihî fentehâ fe lehu mâ selef(selefe), ve emruhû ilâllâh(ilâllâhi), ve men âde fe ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn(hâlidûne).

2:275. Ribâ1 yiyenler, ancak şeytanın dokunuşuyla çarptığı kimselerin kalktığı gibi kalkarlar. Bu, onların, “Alışveriş de ribâ gibidir.” demelerindendir. Oysa Allah, alışverişi helal, ribâyı haram kılmıştır. Kim Rabb’inden gelen öğüde uyarak, ribâdan vazgeçerse, geçmişte aldığı onundur. Onun kararı Allah’a kalmıştır. Kim tekrar ribâya dönerse, işte onlar ateş ehlidirler ve orada sürekli kalacaklardır.

1. Ribâ’nın, ebedi olarak cehennemlik yapacak haramlardan sayılmasının nedeni, zenginin yoksulu, güçlünün güçsüzü ezmesi, sömürmesine yol açması nedeniyledir. Ribâ, çok özet olarak “haksız fazlalık” demektir. “Vade” ve “alım satım arasındaki kar farkı” gibi fazlalıklar, “haklı fazlalık” yani “kazanç” türü fazlalıklardır. Bu nedenle her fazlalık ribâ değildir. Faiz, “kazanç” türü bir fazlalıktır. Zira faiz, vade ve hizmet karşılığında elde edilen bir kazançtır. Paranın “alım gücü değerini” korumaktadır. Faiz, ribânın karşılığı değildir. Ribâya “faiz” anlamı vermek önemli bir yanılgıdır. Ribâ, gerek mal gerek hizmet olarak bir karşılığa dayanmaksızın “fazladan ve haksız olarak” elde edilen kazançtır; diğer bir deyimle “haksız” fazlalıktır. Hiç emek harcamadan elde edilen bir kazançtır. Bankacılık sisteminde alınan krediye veya bankaya yatırılan paraya karşılık elde edilen kazanç, verilen hizmete ve paranın alım gücü değerinin korunmasına karşılık alınmaktadır. Diğer bir deyimle, ribâ, “haksız fazlalık”, faiz ise verilen hizmete karşılık elde edilen kardır. Ancak bu kar farkının/kazancın, verilen hizmete ve piyasa koşullarına denk olması esastır. Denkliğin gözetilmemesi, yüksek vade farkının olması durumunda faiz ribâya dönüşür. Bu bağlamda, yalnızca faiz değil, alışverişteki aşırı kâr miktarı da vade farkındaki aşırı fark da ribâdır. Diğer bir husus ta verilen hizmet, vade farkı ve piyasa koşullarına denk olma esasına göre belirlenen faiz, ribâyı (tefeciliği) önleyen önemli faktördür.

* Faiz, sözcüğü Kur’an’da kazanç anlamında kullanılan bir sözcüktür. Bu sözcük, Allah’ın rızasını kazanma ve ödül anlamında birçok ayette yer almaktadır. (2:97;9:20;23:111;24:52; 59:20.)


2:275. Those who eat the growth/interest/usury , they do not stand/keep up except as (that who) stands/keeps up who the devil strikes/touches him from the madness, that (is) because they (E) said: "But the selling/trading (is) equal/similar/alike (to) the growth/interest/usury , and God permitted/allowed the selling/trading and forbade the growth/interest/usury ." So who came to him (got) a warning/advice from his Lord, so he ended/stopped , so for him what preceded/past , and his matter/affair (is) to God, and who returned , so those are the fire’s owners/company , they are in it immortally/eternally .