Kur'an Mealleri

1736|13|31|وَلَوْ أَنَّ قُرْءَانًا سُيِّرَتْ بِهِ ٱلْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ ٱلْأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ ٱلْمَوْتَىٰ بَل لِّلَّهِ ٱلْأَمْرُ جَمِيعًا أَفَلَمْ يَا۟يْـَٔسِ ٱلَّذِينَ ءَامَنُوٓا۟ أَن لَّوْ يَشَآءُ ٱللَّهُ لَهَدَى ٱلنَّاسَ جَمِيعًا وَلَا يَزَالُ ٱلَّذِينَ كَفَرُوا۟ تُصِيبُهُم بِمَا صَنَعُوا۟ قَارِعَةٌ أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِّن دَارِهِمْ حَتَّىٰ يَأْتِىَ وَعْدُ ٱللَّهِ إِنَّ ٱللَّهَ لَا يُخْلِفُ ٱلْمِيعَادَ
13:31. Ve lev enne kur’ânen suyyiret bihil cibâlu ev kuttıat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâ(cemîan), e fe lem ye’yesillezîne âmenû en lev yeşâullâhu le heden nâse cemîâ(cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).

13:31. Kur’an’la dağlar yürütülseydi veya onunla yeryüzü yarılıp parçalansaydı veya onunla ölüler konuşturulsaydı yine de bir şey değişmezdi. Hayır! Bütün işler Allah’a aittir. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki Allah tercih edecek1 olsa bütün insanları doğru yola iletir. Yaltaklanmalarından2 dolayı Kâfirler bela ile karşı karşıya kalıp duracaktır. Veya evlerinin yanı başına inecek. Allah’ın vaadi gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Kuşkusuz Allah sözünden dönmez.

1- İnsanlara dilediğini seçme hakkı veren Allah’tır. Allah, istese bu hakkı vermez ve insanın inanmaktan başka seçeneği olmazdı. 2- Yaltaklanmak olarak çevirdiğimiz ve diğer çevirilerde “yaptıkları işler” olarak çevrilen “ Sanaû” sözcüğü bir nevi köçeklik etmek; kıvırtarak oynamak demektir. Ayetteki karşılığı ise kişiliksiz, tutarsız ve ilkesiz olmaktır; deyim yerinde ise güce ve iktidara yaltaklanmaktır.


13:31. And if that a Koran the mountains were made to move/walk with it? Or the earth/Planet Earth was cut to pieces with it? Or the deads were conversed/spoken/talked to with it? But to God (is) the matter/affair/order/command all . Did those who believed not despair ? That (E) if God willed/wanted, He would have guided the people all together . And those who disbelieved disaster still/continues (to) strike them because (of) what they made/did , or (it) takes place/descends near/close from their home/country until God’s promise comes, that God does not break the appointment (promise).